16 Mayıs 2011 Pazartesi

Pamukkale Travertenleri

Pamukkale Travertenleri





Pamukkale Travertenleri

 Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra 320m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmekte ve ortalama 240-300m. yol kat etmektedir. Kaynaktan çıkan 35.6 Co sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır.Çökelti ilk etapta jel halindedir.Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 à CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Katkat havuzcuklarında ve katkat şeddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir. Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşak haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, süre etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir. Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. Çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir.

Ulubey Kanyonları





Ulubey Kanyonları

               GİRİŞ
Türkiye'nin karstik topraklarında birçok kanyon bulunur. Özellikle bu tür karstik oluşum şekillerine Batı Toroslar da daha çok rastlanır. Bu oluşum Ege Bölgesi'nin, İç Batı Anadolu Bölümü'nde, kanyon vadilerin literatüre geçen en yeni örneğidir. Bu bölgenin kanyon ve karstik oluşum süreci Türkiye'nin diğer kanyonlarından biraz farklıdır.
      Kanyon Vadi, Ege Bölgesi'nin iç kısımlarında yer alan Uşak Şehri'nin doğusunda başlar ve Büyük Menderes Grabeni'nin doğu ucunda yer alan Adıgüzel Barajı'na doğru uzanır.Söz konusu kanyonun önemi; farklı seviyelerdeki şekillere, eski jeolojik vadiye terk edilmiş Menderes'e ve özel karstik arazi şekillerine sahip olmasından gelir. Banaz-Ulubey Kanyon Sistemi'nin oluşumu, dikey tektonik hareket ve akarsu aşındırması arasındaki yakın ilişkiyi göstermektedir. Diğer bir deyişle kanyon vadi boyunca görünen terk edilmiş menderes vadideki terasların seviyelerine bakarak fay hatlarının kırılma safhalarını gözlemleyebiliriz. Bu araştırma, kanyonun oluşumunu açıklamak için gerçekleştirilmiştir.


              JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER
      Araştırma alanımız Ege Plato yüzeyinin iç bölümlerindeki tipik plato görünümüdür. Doğudan Sandıklı Dağı, Kuzeyden Murat Dağı, Güneyden tepelik alanla, Batıdan Boz Dağı ile çevrelenmiştir. Yüksekliği 700-750 m'dir. Platonun yüzeyindeki su, Banaz-Ulubey dereleri tarafından boşaltılır ve bu dereler Adıgüzel Barajı'ndaki Büyük Menderes Nehri ile birleşir.
      Bu alanda; kanyon genişliğinin üst bölümü 500-100 m. arasında, plato yüzeylerindeki derinlik 135-170 m. civarlarında değişir. Bu özellikler; plato yüzeyinin Banaz-Ulubey Çayı tarafından derin şekilde ayrıldığını gösterir. Alanın, doğal bitki örtüsü Pinus brutia, ormanı ve çam ormanlarının yok olduğu maki topluluklarına rağmen, kanyonun yokuşları sade görünüm içindedir. Pinus, brutia küme toplulukları görülür.
      Bu alanlar çayır yada hayvanların otlatıldığı alanlardır. Kanyonun taban genişliğinde meyve ve sebze bahçeleri vardır. Banaz Çayı Uşak'ın deri fabrikası tarafından kirletilmiştir. Bu sebeple nehirde balık sayısı oldukça azalmıştır.

12 Mayıs 2011 Perşembe

türkiye idari haritası

türkiye fiziki haritası

harita

                 Harita Nedir?

İlk çağlardan beri insanların üzerinde yaşadıkları dünyanın şeklini ve büyüklüğünü öğrenme merakı ve ulaşım,imar...vb sorunların çözülmesi için harita yapımına ihtiyaç duymuşlardır.Bu ihtiyaçları karşılama çabalarıyla haritacılık gelişmiştir.Günümüzde sağlıklı şehirleşmenin yolu, genel anlamda imar planına göre şehrin düzenlenmesiyle sağlanmaktadır. Bir şehirde imar planının yapılması için, kadastro ve halihazır haritalarının acil olarak üretilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte bir şehir için çok gerekli olan teknik altyapı tesislerinin yerlerinin belirlenmesinde, bu tesislerin bakımında ve gerektiğinde onarımı için, itfaiye ile ilgili yangın vanalarının yerlerinin belirlenmesinde, 3194 sayılı imar kanununun 18.maddesine göre arazi düzenlenmesinde, imar sahası içinde gelişme bölgelerinin tespitinde, buna benzer konuları için haritaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Yeryüzünün bir parçasının gökyüzünden kuşbakışı görünümünün matematik yöntemlerle küçültülerek ve üzerine özel işaretler koyarak bir düzlem üzerine çizilmiş şekline HARİTA denir. Haritaların kolay ve anlaşılır olabilmesi için en gerekli ayrıntılara yer verilir. Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir. Harita üzerindeki iki nokta arasındaki uzunluğun,arazide aynı iki noktanın arasındaki ölçülen yatay mesafesine olan oranını ÖLÇEK olarak adlandırırız. Haritaların alt köşelerinde hangi ölçekte yapıldıklarını gösteren işaretler vardır (1:500000 - 1:250000 - 1:50000 - 1:25000 gibi). Bir haritada bu ölçeğin paydasında yer alan rakam ne kadar büyük olursa haritanın ölçeği o kadar küçük olur.1:50000 ölçekli bir harita üzerindeki 1 cm gerçekte 50000cm karşılık gelir(500m). Bütün ölçekli haritalarda her bir kare 1 km2 dir.

Yeryüzündeki detaylar harita üzerinde sembollerle gösterilir.Bu sembollerin ne anlama geldiğini haritanın kenarında gösterilir.Sembollerin ve açıklamalarının bulunduğu bu kısma lejant adı verilir. Lejant, Haritalarda kullanılan işaret ve renklerin ifade edildiği tablodur. Haritanın okunmasını sağlar.Haritayı kullanacak kişi bu kısmı iyi özümsemelidir.

8 Mayıs 2011 Pazar

Türkiye'de turizm




Türkiye'de turizm

T arih, kültür ve olağanüstü doğal güzelliklerin içiçe yaşandığı Türkiye, bu özelliklerini günümüze kadar devam ettirebilmiş dünyanın ender turizm cennetlerinden biridir. Dört mevsimin tüm özelliklerinin her zaman yaşanabildiği yöreleri, yeşil ormanları, kayak sporuna elverişli karlı dağları, temiz denizleri, kumsalları, kaplıcaları, konuksever insan dokusu ve dünyanın üç ünlü mutfağından birine sahip olması bakımından da ayrıcalıklı bir ülkedir.

Ülkenin özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde, yaz turizmi oldukça ileri seviyededir. Karadeniz kıyılarında sınırlı ölçüde yaz turizmi, yüksek yerlerde ise yayla turizmi gelişmiştir. Bu bölgelerde yeterli altyapı hizmetleriyle birlikte modern turizm tesisleri oluşturulmuştur. Yaz turizminin en yoğun olduğu tatil beldeleri arasında Antalya, Alanya, Marmaris, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Kaş gibi merkezler bulunmaktadır. Ülkenin yüksek yerlerinde ise yayla turizmi her geçen gün önemini artırmaktadır. Yayla turizminin en fazla geliştiği yöreler arasında Trabzon, Giresun, Rize, Ilgaz, Bolu ve Abant yer almaktadır.
 Antalya kapısından yurda gelen turistlerin sayısı 2001 yılında 4 milyon 200 bini aşmıştır. Ülkenin en fazla turist kabul eden ikinci şehri ise Antalya Akdeniz sahilinde turizm bakımından çok gelişmiş bir il. Türkiye'nin muz ve portakal bahçesi olarak isimlendirilen Antalya; Akdeniz kıyısında, İçel (Mersin) Konya, Isparta, Burdur ve Muğla illeri ile çevrilidir. İl toprakları 36°06' ve 37°27' kuzey enlemleri ile 29°14' ve 32°27' doğu boylamları arasında yer alır. Üç tarafı yüksek dağlarla çevrilidir.
İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti. Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34. sırada yer alır. Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir. İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. 
Muğla deniz, göl, dağ ve ormanın içiçe bulunduğu; balı, balığı, kumsalları ve târihî zenginliğiyle şöhret yapan; Türkiye'nin en uzun deniz kıyısına sahip ili. 36° 17’ ve 37° 33’ kuzey enlemleri ile 27° 13’ ve 29° 46’ doğu boylamları arasında yer alır.
Edirne Marmara Bölgesinin Trakya kısmında yer alır. Sınır kapısı, 'Bursa'nın oğlu, İstanbul'un babası' olarak vasıflandırılan ve Osmanlı Devletinin ikinci başkenti ve 'müze şehir' Edirne'nin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneydoğusunda Çanakkale, batısında Yunanistan, kuzeybatısında Bulgaristan, güneyinde ise Ege Denizi bulunmaktadır. 
İzmir, Türkiye'nin nüfus, sanayi, ticaret, turizm ve kültür yönlerinden üçüncü büyük şehridir.
Tarihi ve tabii güzellikleri ile de Türkiye'nin en güzel llerinden biridir.. 37° 45' ve 39° 15' kuzey enlemleri ile 26° 15' ve 28° 20' doğu boylamları arasında yer alır. Balıkesir, Manisa, Aydın ve Ege Denizi ile çevrilidir. İzmir, renkli bir tabiata, zengin bir tarihi mirasa ve bol ürün veren topraklara sahip bir ildir. Trafik plaka numarası 35'tir.
Aydın Ege bölgesinde "Efeler Diyarı" olarak tanınan ve dünyanın en iyi incirinin yetiştiği il. Ege denizi, Muğla, Denizli, Manisa ve İzmir ile çevrilidir. Türkiye'nin en dağlık illerinden biridir. 37°30' ve 38°03' kuzey enlemleri ile 27°00' ve 28°57' doğu boylamları arasında yer alır. Turizmin son yıllardaki hızlı gelişiminde en önemli faktör, belgeli tesis ve yatak kapasitesindeki artıştır. Nitekim son yıllarda turistik tesislerin geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Ülkede 2001 yılı itibariyle turizm işletmesi belgeli olarak faaliyet gösteren tesislerin sayısı 1.240, bu tesislerin yatak sayısı ise 230.248’dir. Turizm yatırım belgeli tesislerin sayısı ise 1.980 olup, bu tesislerin yatak sayısı ise 364.779’dur. Bunun yanı sıra kaplıcalar, apart-oteller, golf tesisleri, mola tesisleri, eğitim ve uygulama tesisleri, oto karavan turizm kompleksleri ve uygulama otelleri gibi modern kuruluşlar da Türk turizmine hizmet vermektedir. Antalya, ülkede bulunan turizm tesisleri bakımından da ilk sırada yer almaktadır. Antalya'yı Muğla ve İstanbul izlemektedir.

Rüzgar Gülü

Türkiye'de esen rüzgar yönleri

Türkiye'de esen başlıca rüzgar yönleri şöyledir:

1 Gündoğusu
2 Keşişleme
3 Kıble
4 Günbatısı
5 Karayel
6 Yıldız
7 Poyraz
8 Lodos

    1 Gündoğusu
Doğudan esen soğuk ve kuru rüzgâr.
Güney Rusya ile Kafkaslar'da yüksek basıncın görülmesi durumunda bu rüzgâr tipi daha çok gözlemlenir. Gündoğusu genellikle yağışın kesilmesine neden olur.
   
     2 Keşişleme
İstanbul yöresinde güneydoğudan esen rüzgâra denizcilerin verdiği addır. Uludağ'ın eski adı olan Keşiş dağının yönüne göre adlandırılmıştır.Gündoğusu ve kıble arasında 135 dereceden esmektedir. Bir diğer adı da akyeldir.

     3 Kıble
Güneyden esen, güney yönünü simgeleyen kıbleden ismini alan, oldukça sıcak ve nemli rüzgâr.
Orta Akdeniz’de oluşan alçak basınç merkezi Türkiye'de bu tür rüzgârın gözlenmesini sağlayan etkenlerdendir.
Türkiye’nin batı kesimlerinde, güneybatı yönlerden esen sıcak rüzgâr. Bazen hızı ve hamlesi 60 ile 130 km/s'ye kadar ulaşarak etkili olur. Denizciler için oldukça önemli ve tehlikeli varsayılan rüzgâr tipidir. Bilhassa Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını açık şekilde etkiler. Görüş mesadesi , içerdiği nem (mikro damlacıklar) nedeniyle yüzde 10 kadar düşürebilir.Bazen yağmurun peşinden sıcak bir havaya neden olur. Yağmur öncesinde ise ılık ve nemli bir ortama neden olabilir. Kıyı erezyonuna neden olan rüzgâr tiplerindendir.
Özellikle kış mevsiminde, sıcak esme özelliği nedeniyle karların erimesine neden olarak zaman zaman taşkın, sel ve su baskınları yaratır. Aynı zamanda, estiği sürece sıcaklıkların da normalin üstünde artmasına neden olan bir rüzgârdır. Zaman zaman Ege, Marmara ve Batı Akdeniz'de deniz ulaşımını etkilediği gibi kara ve denizde can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacak olaylara neden olarak yaşamı etkiler.
Kabayel ve kumkarası olarak da bilinir. Baş ağrısı yaptığı söylenmekte, ancak bunun bilimsel bir kaynağı bulunmamaktadır.

Batıdan esen sıcak ve nemli rüzgâr.
Günbatısı özellikle Türkiye'nin batı kesimlerinde yağışlara neden olur. Marmara ve Karadeniz üzerinden alçak basınç ve cephe sistemlerinin her geçişinde gözlenir ve zaman zaman denizde ve karada yaşamı etkiler.

Yağmurlu bir dönemi izleyen 2-3 gün boyunca devamlı olarak kuzeybatıdan esen rüzgâr.
Balkanlar'ın kuzeyinde, Rusya stepleri içerisinde oluşan alçak basınç merkezi ve buna bağlı cephe sistemlerinin geçişi sırasında gözlenen rüzgâr cinsidir.
Esme yönündeki yüksek dağların kuytu taraflarında yamaç aşağı alçalan rüzgâr ısınarak dön tipi rüzgar etkisi ve özellikleri taşır. Bu yerlerde sıcak, kuru ve hoş bir hava yaratırlar.

    6 Yıldız
Kuzeyden esen, ismi yerel balıkçılar tarafından verilen soğuk rüzgâr. Genellikle Karadeniz ve Marmara denizi üzerinden bir soğuk cephenin geçişinden sonra eser. Yazın serin, kışın ise soğuk hava taşır.

     7 Poyraz
Kuzeydoğudan esen rüzgâr çeşidi. Kışın kar ve soğuk getirir. Deniz hafif çalkantılı ve dalga üstünde beyaz köpükler olur.

        8 Lodos
Lodos, Güneybatıdan esen rüzgârlara verilen addır. Türkiye'de, gezici siklonların içeriye daha çok sokulduğu kış mevsiminde çok görülür.

türkiye iklimm haritası

türkiyenin iklim kuşakları haritası

TÜRKİYE'NİN İKLİMİ

1)KARADENİZ İKLİMİ
Bu iklim asıl olarak Kuzey Anadolu Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçlarında görülür. Genel özellikleri şunlardır:
Her mevsim yağışlıdır.Doğu Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 2000-2500 mm’dir.Batı Karadeniz Bölümünde maksimum yağış sonbaharda, minimum yağış ilkbaharda düşer. Yıllık yağış miktarı 1000-1500 mm’dir.Orta Karadeniz Bölümünde ise maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer. Yıllık yağış miktarı 700-1000 mm’dir.Karadeniz ikliminin görüldüğü alanlarda kar yağışlı günlerin ortalaması 18 gündür.
Yıllık ortalama sıcaklık 13-15°C’dir.
Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7°C’dir.
Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23°C’dir.
Yıllık sıcaklık farkı 13-15°C’dir.
Doğal bitki örtüsü ormandır.Yüksek alanlarda Alpin çayırlar görülür.

2)AKDENİZ İKLİMİ
Bu iklim tipi ülkemizde en belirgin olarak Akdeniz kıyılarında görülmekle birlikte, Ege ve Marmara Bölgelerinde de etkili olmaktadır. Genel özellikleri şunlardır:
Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır.
Maksimum yağış kışın, minimum yağış yazın düşer.
Yaz ve kış yağışları arasındaki fark oldukça fazladır.
Yıllık yağış ortalaması, 600-1000 mm arasındadır.
Yıllık sıcaklık ortalaması 18-20°C’dir.
Ocak ayı ortalaması 8-10°C’dir.
Temmuz ayı ortalaması 28-30°C’dir.
Yıllık sıcaklık farkı 15-18°C’dir.
Ege Bölgesinde dağların kıyıya dik uzanması, Akdeniz İkliminin iç kesimlere ulaşmasına olanak sağlamıştır.
Marmara Bölgesinde görülen Akdeniz İkliminde, yazlar Akdeniz kıyılarına göre daha serin, kışlar ise daha soğuk ve karlıdır.
Akdeniz İkliminin karekteristik bitki örtüsü zeytin, defne, mersin, kekik gibi bitkilerden oluşan makilerdir.

3)KARASAL İKLİM
Ülkemizde Karasal İklim, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Batı Anadolu Bölümünde görülür.Genel özellikleri şunlardır:
Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır.
İç Anadolu Bölgesinde maksimum yağış ilkbaharda, minimum yağış yazın düşer.
İç Anadolu da ortalama yağış 300-400 mm’dir.
İç Anadolu’nun kış sıcaklık ortalaması, 1-2°C, yaz sıcaklık ortalaması, 22-23°C, yıllık sıcaklık ortalaması ise, 10-12°C’dir.Kaynakwh webhatti.com: Türkiyenin İklim Özellikleri
Ege Bölgesinin İç batı Anadolu Bölümünde de yağışlar kıyı kesimine göre azdır.
Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yıllık sıcaklık ortalaması, 4-6°C’dir.
Kuzeydoğu Anadolu’da kış sıcaklık ortalaması, -7, -10°C, yaz sıcaklık ortalaması, 17-19°C’dir.
Yıllık yağış miktarı, 500-600 mm’dir.
Güneydoğu Anadolu’da ise ortalama yağış, 400-700 mm’dir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kış mevsimi pek donlu geçmemekle beraber, yaz mevsiminde şiddetli kuru sıcaklar egemendir.
Güneydoğu Anadolu’da yıllık ortalama sıcaklık, 15-16°C, kış sıcaklığı, 3-4°C, yaz sıcaklığı ise, 30-35°C’dir.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

güneş sistemi

dünyanın yapısı

dünyanın yapısı

dünyanın oluşumu

DÜNYANIN OLUŞUMU VE JEOLOJİK ZAMANLAR

Dünya’nın Oluşumu
Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.

Jeolojik Zamanlar
Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.
Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır.
Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.

İlkel Zaman
Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır.
İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu

İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.

Birinci Zaman (Paleozoik)Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu
Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı
Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.

İkinci Zaman (Mezozoik)Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.

Zamanın önemli olayları :Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi
Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu
İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur.

Üçüncü Zaman (Neozoik)Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
§ Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
§ Linyit havzalarının oluşumu
§ Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması
§ Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
§ Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı
Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur.

Dördüncü Zaman (Kuaterner)Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır.
Zamanın önemli olayları :
İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması
İnsanın ortaya çıkışı
Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.

küresel ısınma :)

26 Nisan 2011 Salı

Küresel ısınma

                                                               KÜRESEL ISINMA
     Atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen isimdir.
50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Bunun yanı sıra 1960'lı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece Dünyamızı değil, Güneş'i, Güneş Sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir. Fosil yakıt kaynaklı teoriye göre bu teori daha fazla soruya cevap verebilir niteliktedir. Fosil yakıt kaynaklı teori sadece Dünya'da ki ısınmayı açıklamaya yöneliktir ve güneş sisteminde ki ısınmayı açıklayabilmek noktasında yetersiz kalmaktadır. Oysa ki "gamma ışıması patlamaları"nı temel alan teori daha geniş zamanda soruları cevaplayabilmektedir. Gamma Işıması Patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan "iç çekirdek kaynaklı gazları"n çıkışını arttırmaktadır.
Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada baş rolün atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,
  • Yeşil bitkilerin fotosentez olayında,
  • Karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle,
Atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.
Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğutulur, dış uzaya kaçar.
Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.

küresel ısınma

samanyolu galaksisinin büyüklüğü..

coğrafyada görsellik